tag:blogger.com,1999:blog-12042935.post112430954165907005..comments2023-03-19T12:23:24.634+03:00Comments on Burkina Fasa Fiso Halk Cemahiriyesi: "Hayalgücü" ile savaşan orduAli Işıngörhttp://www.blogger.com/profile/07499004881430016171noreply@blogger.comBlogger3125tag:blogger.com,1999:blog-12042935.post-1124451144032752442005-08-19T14:32:00.000+03:002005-08-19T14:32:00.000+03:00Kesinlikle değildir.Kimi durumlarda, mesela o ülke...Kesinlikle değildir.<BR/>Kimi durumlarda, mesela o ülke arkeolojik değerlerine hiç özen ve önem göstermiyorsa eserlerin toprak altında kalması çok daha iyidir. Osmanlı padişahları tarafından arkeolojik mirasımız yabancılara bırakılırken-hediye edilirken-bir anlamda da koruma altına alınmış oldular. Bu fazlaca iyimser bir yaklaşım olabilir, ancak Anadolu'ya yapılacak kısa bir gezintide dahi köy evlerine bakacak olursanız pek çok evin civardaki ören yerlerinden toplanmış devşirme malzemelerden inşa edilmiş olduğunu farkedeceksiniz. <BR/><BR/>Yazınızın tamamını okumak için sabırsızlandımpolentehttps://www.blogger.com/profile/00936596737685156697noreply@blogger.comtag:blogger.com,1999:blog-12042935.post-1124400784001102462005-08-19T00:33:00.000+03:002005-08-19T00:33:00.000+03:00Çok doğru söylüyorsunuz... Zaten yazıda da bundan ...Çok doğru söylüyorsunuz... Zaten yazıda da bundan uzun uzun bahsettim. Henüz yazı bitmedi ama sizin için "ham halinden" bir iki paragrafı aşağı alıyorum..<BR/><BR/><BR/>"(...)Osmanlı padişahlarının “İngiliz ve Alman kullarına” bu hediyeleri, başlangıçta demiryolu inşaatları sırasında sağlanan çeşitli imtiyazlar aracılığı ile veriliyordu. Örneğin, Haydarpaşa-İzmit demiryolu hattının Ankara’ya kadar uzatılmasına ilişkin 4 Ekim 1889 tarihli anlaşmanın 22. maddesi tam da bundan bahsediyor. Anlaşmanın bu maddesinde verilen imtiyaza göre, demiryollarını inşa edecek şirketler, çalışmalar sırasında herhangi bir izin almaksızın, hattın her iki yanından 10 kilometre genişliğinde bir alanda arkeolojik kazı yapabilecekti! Bu imtiyaz, hattın Kayseri’ye, Eskişehir ve Konya’ya uzatılması için imzalanan 5 Mart 1903 tarihli anlaşmada da korunacaktı. Denetimsiz yapılan bu kazılar sırasında kaç eserin “yurtdışına götürüldüğü” bugün bile bilinmiyor.<BR/><BR/>Suçu tek başına “demiryolu imtiyazları”na atmak doğru değil elbette... İmparatorluk sınırları içinde yer alan tarihi eserlerin batılı büyükelçi ve arkeologlara “satışına” çok daha önceleri başlanmıştı! Örneğin, Atina’nın sembolü olan Parthenon tapınağının ünlü kabartma ve levhaları, 1799-1802 yılları arasında İngiliz Büyükelçisi Lord Elgin’e satılmıştı. <BR/><BR/>“Satış işlemlerinin” aslında çok da fazla olmadığını vurgulayalım. Osmanlı İmparatorluğu’ndaki eski eserler 19. yüzyılda İngiltere, Fransa, Almanya ve Avusturya’daki müzelere çeşitli yollarla gönderilmiş ve çoğunlukla da hediye edilmişti... İstanbul-Bağdat demiryolunun inşaatı sırasında Alman arkeologlar sadece Ninova, Babil gibi yol üstündeki antik kentleri değil, Nemrut Dağı’ndan Kudüs’e kadar akıllarına gelen her yeri kazmışlardı. Öyle ki, Ürdün’de Mşatta kazısında bulunan antik saray, Alman imparatoru II. Wilhelm’in bizzat II. Abdülhamid’e başvurması ve gerekli izni alması sonucunda Berlin’e taşınmıştı!"<BR/><BR/>(...)<BR/><BR/><BR/>Şimdi bir soru: Bir ülkenin sahip olduğu arkeolojik miraslar, sizce sadece yabancılar tarafından çalınır? Bir ülkenin "belleğini çalmak" sadece arkeologlara mı mahsustur? Sizce padişahlar her türlü suçtan "azade" midir?Ali Işıngörhttps://www.blogger.com/profile/07499004881430016171noreply@blogger.comtag:blogger.com,1999:blog-12042935.post-1124399845293006732005-08-19T00:17:00.000+03:002005-08-19T00:17:00.000+03:00Not2'ye bir küçük hatırlatma; her şey, tüm arkeolo...Not2'ye bir küçük hatırlatma; her şey, tüm arkeolojik zenginliklerimiz, örneğin Bergama sunağı bizden çalınmadılar, dönemin yöneticileri olan padişahlar tarafından bizzat hediye edildiler ya da parça parça götürülmelerine izin verildi. "İşe yaramaz taş parçaları" olarak adlandırılarak.polentehttps://www.blogger.com/profile/00936596737685156697noreply@blogger.com