İstanbul Atışalanı’ndaki tarihi Avasköy Sukemeri, bir konut projesine kurban ediliyor. Mimar Sinan imzasını taşıyan anıt eser, önünde yükselen bloklar tarafından yutulmak üzere... İstanbul’un simgelerinden Süleymaniye Suyolları’na ait Mimar Sinan yapısı Avasköy Sukemeri yok ediliyor. Hem de bizzat kentin imarından sorumlu büyükşehir belediyesinin izni ve katkısıyla. Albayrak Yapı Grubu, Esenler ilçesi Atışalanı mevkiindeki en az 400 yaşındaki sukemerinin sadece birkaç metre uzağına, onu tümüyle kapatacak 14 bloktan oluşan bir site inşa ediyor. 664 konut ve kapalı otopark, yüzme havuzu, alışveriş merkezi gibi tesislerden oluşması planlanan kompleksin şantiyesi, inşaatın başladığı bugünlerde bile tarihi suyoluna yaslanır durumda. Sinan’ın eseri, kuzey tarafına yerleştirilen pano ile inşası süren kompleksin nizamiyesi haline getirilmiş; “
Kemer Park Evleri’ne Hoşgeldiniz”. En tuhafı da bu zaten...
Belediye başkanı, Esenler Belediyesi, müteahhit firma ve basın, inşasına başlanan yeni konutların, ilçeye katacağı değerden bahsediyor. Ama hiçbiri Mimar Sinan’ı ve onun eseri sukemerini anmıyor. Temel atma töreninde yaşananlar gerçek bir olaydan çok, ironik bir sinema filmini andırıyor. Örneğin Albayrak Şirketler Grubu Başkanı Nuri Albayrak törende, “
Dünya başkenti olarak addedilen İstanbul’da yaşayan insanlara sadece kaliteli konut değil, aynı zamanda uygar bir yaşam sunmayı hedeflediklerini” söylüyor (Milliyet Emlak, 26 Ocak 2006). İstanbul’un mimar belediye başkanı Dr. Kadir Topbaş’ın, Koca Sinan’ın eserine baka baka söyledikleri ise çok daha ironik: “
İnsanın doğuştan varolan barınma ihtiyacını yönetimler önceden oluşturur ya da oluşmasını sağlarsa, daha mutlu insanlar ve medeniyetler oluşur.”
Kemer Park Evleri’nin ciddi bir sinerji oluşturacağını belirten mimar başkan, “çünkü burada değerli yapılar ortaya çıkınca, dönüşüme doğru atılımlar yapılacak” diyor. Haberi veren gazete de başkanın sözlerinden esinlenerek kompleksin yapımını “Çirkinliğe Kamuflaj” başlığıyla duyurmuş. (Milliyet, 7 Ocak 2006)
Geçtiğimiz yıl İstanbul’un yeşillendirilmesi üzerine düzenlediği bir basın toplantısı sonrasında Başkan Topbaş ile görüşmüştüm. Kısa görüşmede kendisine Şehzadebaşı’ndaki Belediye Sarayı’nın, ondan 1600 yıl daha eski Valens (Bozdoğan) Sukemeri’nin karşısına 1950’li yıllarda yapıldığını hatırlatmış ve bugün böyle bir yapının inşasına razı olup olmayacağını sormuştum. Başkan “
O günkü başkan ben olsam yapmazdım” diye cevaplamıştı. (“Elveda İstanbul”, Atlas, Aralık 2005).
Tesadüf eseri tarih çok kısa bir süre sonra Topbaş’a bir başka sukemerini modern yapıların gölgesinden kurtarma şansı verdi. Mimar belediye başkanı bu şansı görmezlikten gelmenin yanı sıra temel atma törenine katılarak, kemerin tükenişini hazırlayan projeyi ödüllendirdi. Bu örnek bile İstanbul’u yönetenlerin, İstanbul’a karşı ne kadar samimi olduğunun bir göstergesi. Çeşitli dönemlerde kültür ve tabiat varlıklarını koruma kurullarında görev alan İstanbul Teknik Üniversitesi Mimarlık Bölümü Restorasyon Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Zeynep Ahunbay’a göre, “
Bu utancı ortadan kaldırmak için derhal bir şeyler yapılması ve bu konuda önceliği Mimar Sinan’ın ismini hamasi söylevlere alet eden politikacıların alması” gerekiyor. Ahunbay, su yapılarının korunmasının belediyelerin görevi olduğunu ve Avasköy Sukemeri’nin durumunun, bu görevin layıkıyla yerine getirilmediğini gösterdiğini söylüyor: “
Bakımsızlık bir yana, böyle bir anıtın çevresini yeşil alan olarak düzenlemek yerine, başına onu hiçe sayan kütleler yerleştirmek şehircilik ve estetikle bağdaşmıyor.”
Mimarlar Odası İstanbul Şubesi’nin verdiği bilgiye göre, Albayrak Yapı Grubu’nun arazi için aldığı imar izni 2.5 emsal ve 0.40 taban alanı kat sayısını (TAKS) içeriyor. Yani sahip olunan parselin 2.5 katı büyüklüğünde kat alanına imkân tanınırken yapının tabanının, parselin yüzde 40’ını kapsamasına izin veriliyor. Odanın ikinci başkanı Günhan Danışman, verilen iznin çok yüksek yoğunlukta yapılaşmanın yolunu açtığını ve yapılacak blokların Avasköy Sukemeri’ne bitişik tasarlanmış olmasının bu eseri yok saymakla eş sayıldığını söylüyor. Günhan, meslek odası adına Atlas’a yaptığı açıklamada “
Kültürel mirasına saygılı bir ülkede, su mühendisliği harikası böyle bir esere rant amacıyla bu denli duyarsızca davranılması olanaklı değildir. Aksine, gelecek nesillere aktarılmak üzere doğal çevresi ile birlikte korunarak bir kültürel miras parkı olarak düzenlenir. Meslek odamız adına üyemiz Büyükşehir Belediye Başkanı Dr. Mimar Kadir Topbaş’ın ve İSKİ’nin duruma süratle müdahale etmesini bekliyor, ilgili Kültür Varlıkları Koruma Kurulu’nun projeye izin verip vermediğinin araştırılmasını da talep ediyoruz” diyor.
İstanbul belediye başkanının temel atma töreninde söylediklerinin, ilginç bir tarafı daha var. Topbaş konuşmasında, D-100 otoyolu ve bağlantı yolları üzerinde yer alan akslardaki yapıların çirkinliğinden yakınıyor ve buraların ön çeperlerinin yenilenmesi gerekliliğinden bahsediyor. Oysa Avasköy Sukemeri’nin bulunduğu Esenler, TEM ve bağlantı yollarının devreye girmesiyle 1980’lerin ikinci yarısında nüfus ve yapı patlaması yaşayan diğer ilçeler gibi, büyük bir hızla büyüdü. Bizzat Topbaş’ın da görev aldığı yerel yönetimler, kaçak ve dolayısıyla düzensiz yapılaşmanın yarattığı bu büyümeye oy toplama uğruna seyirci kaldı. Görüntüsünden rahatsız olduğu ve “kamuflaj”ını gerekli gördüğü çirkinliğin oluşmasında, gerek mimar unvanıyla danışmanlığını yaptığı ve gerekse Beyoğlu belediye başkanı olarak birlikte çalıştığı yerel yönetimlerin sorumluluğu var.
(Sukemerinin 1983 yılında çekilmiş görüntüsü)Sukemerinin 1983 yılında İSKİ tarafından yayımlanan "Tarih Boyunca İstanbul'da Sular" isimli kitapta yer alan fotoğrafı, bölgedeki yapılaşmanın hızı konusunda fikir veriyor. Fotoğrafın çekildiği tarihte Vatan Caddesi’ni Mahmutbey’e bağlayan otoyol henüz hizmete girmemişti. (Bu otoyolda Mahmutbey yönüne ilerlerken, Esenler’deki Yaş Sebze ve Meyve Hali’ni geçer geçmez sağ tarafta Avasköy Sukemeri’ni görmek hâlâ mümkün. Ancak bu görüş çok kısa süre sonra kapanacak.) Fotoğrafta uçsuz bucaksız gibi gözüken bir arazi ve sukemerinden başka hiçbir şey bulunmuyor.
Avasköy Sukemeri’nin 1983 yılındaki -kuşatılmamış- halini artık sadece, bu kemerin birkaç kilometre batısında yer alan Mazul Kemer’de görebiliyoruz. Bağcılar’da, Galericiler Sitesi’nin (Oto Center) tam arkasındaki bu sukemeri askeri saha içerisinde yer alma şansına sahip. Ve bu sayede, Avasköy Sukemeri’nden belki bin yıl daha eski olmasına rağmen, zamanın getirdiği yıpranma dışında özgün görüntüsünü koruyabiliyor. Diğer kemerler ve su yapıları, İstanbul gibi yağmalanmayı bekliyor. Kemerburgaz’a ismini veren eserlerden ve dünyanın en güzel su yapılarından Uzun Kemer, Kemer Counrty ve havuzlu villalara doğal bir “çit” vazifesi görüyor. Yine Esenler’deki Alipaşa Sukemeri, inşa edilen otoyolların altında kaldı. Bırakın ücra köşeleri, kent meydanındaki su yapıları bile ağır tahribat altında. Taksim’e ismini veren tarihi su tesisleri, arkasındaki otoparkın gazabına uğruyor; duvarlarına aydınlatma direkleri monte edilmiş, bilboardlar yerleştirilmiş. Örnekleri çoğaltmak mümkün.
İstiklal Caddesi’nin başındaki Taksim Maksemi’ndeki çeşmelerden birinin üzerinde “
Her şeye su ile hayat verdik” anlamındaki ayet asılıdır. İstanbul’a hayat veren, kent siluetine 1600 yıldan uzun süre eşlik eden anıtsal su yapıları geri dönülmez şekilde tahrip ediliyor. İstanbul sözde modernleşirken, çağdaşlığın gerçek göstergesi olan değerlerini yitiriyor...
Yazı ve fotoğraflar: Gökhan Tan / AtlasNot 1: Bugün sayfalarımızı tanımaktan her zaman "gurur duyduğum" gazeteci dostum, Atlas dergisinin İstanbul dosyalarını hazırlayan fotomuhabiri Gökhan Tan'a açıyoruz... Gökhan'ın bahsettiği bu kültürel ve tarihi yağmanın boyutları, özellikle Kadir Topbaş'ın Büyükşehir Belediye Başkanlığı döneminde azıya almış durumda.
Son birkaç gündür gazetelerden öğrendiğimiz kadarıyla Kadir Topbaş, İstiklal Caddesi'nden granit taşlarıyla kaplanmasından sonra "yedi tepenin altına yedi karayolu tüneli" gibi akla ve tarihe ziyan bir projeye girişmiş! Dolmabahçe Sarayı'nın yanından geçecek olan karayolu tünelinin ne anlama geldiğini ve bu tünelin "20 yıllık öyküsünü", önümüzdeki günlerde ayrıntılarıyla anlatacağım.
Birileri bu adamı engellemeli!
Not 2: Yazı ve fotoğraflar için Gökhan Tan'a teşekkür ederim. Gökhan'ın Hürriyet ve Milliyet gazetelerinde kısaltılarak yayınlanan bu haberinin "tam metnini" böylelikle de yayınlamış oluyoruz...