Salı, Mart 21, 2006

Majestelerinin, sancağında hilal taşıyan gemisi (1)


İsveç, 200 yıl önce Ruslara karşı verdiği ölüm kalım savaşında, sancağında hilal bulunan bir tekne sayesinde yok olmaktan kurtulmuştu. İsveç kralı “Demirbaş Şarl”ın Türk korsan teknelerini kopya ederek inşa ettirdiği “Yaramaz”, hâlâ hizmette!


Günlerden 19 Ağustos 1809... Bir ulusun kaderinin belirlendiği gün. İsveçliler, kendilerinden çok daha güçlü Rus ordusu ile ölüm kalım savaşına girmiş. Öyle bir savaş ki bu, ya İsveç tarih sahnesinden silinecek ya da Rus orduları bu son siperlerde durdurulacak!

İsveçlilerin işi çok zordu. Rus ordusuna, o güne kadar hiç yenilgi tatmamış, efsanevi bir isim komuta ediyordu: General Nikolay Mihayloviç Kamenskiy.

Kamenskiy, İsveçlilere yüzyıllarca unutamayacakları bir yenilgi yaşatmıştı. İsveç ordusunu Finlandiya’da yok etmiş, bir dizi parlak zaferden sonra İsveçlileri önce Finlandiya’dan, ardından da Laponya’dan atmıştı! General Kamenskiy, bu zafer yürüyüşünü İsveç Krallığı’nın başkenti Stockholm’ü ele geçirerek noktalamak istiyordu ve karşısında, yalnızca Savar kasabasında konuşlanmış 6.800 İsveç askeri vardı.

Rus çarı Aleksander, o zafer günlerinde, İsveç kralına kendi “barış koşulları”nı da dayatmıştı: “Finlandiya’yı, Norveç’i ve Norland’ı (İsveç’in kuzeyindeki Laponya) Rusya’ya verirsen, ülkenin geri kalan kısmında yaşamanıza izin veririm!”

19 Ağustos 1809 günü, İsveç kralı IV. Gustav, Savar kasabasındaki askerlere son bir mesaj gönderdi: “Bu çarpışmayı kaybederseniz, sizinle birlikte İsveç de kaybedecek...”

Ertesi gün öğleden sonra Savar-Ratan hattı üzerinden hücuma kalkan İsveç askerlerini göğüsleyen Rus ordusu, beklenmedik bir sürprizle karşılaştı. Rus donanmasının abluka altına aldığı Baltık Denizi’ni bir uçtan öbür uca sessizce aşmayı başaran iki İsveç firkateyni, 100 kadar topla Rus siperlerini acımasız bir şekilde dövmeye başlamış; bu durum, Rus siperlerinde büyük bir paniğe yol açmıştı. Peki, ama bu İsveç firkateynleri nereden gelmişti? İlk yenilgisini yaşayan ünlü General Kamenskiy, dürbünüyle Baltık Denizi’nin lacivert sularında seyreden ve ateş kusan iki İsveç firkateyninden gösterişli olanına bakıyordu. Kamenskiy, masmavi İsveç donanma bandırasının üzerindeki garip işarete hiçbir anlam veremiyordu. Peki, bu işaret neyin nesiydi, acaba neyi simgeliyordu?


İsveç’i yok olmaktan kurtaran tekne
General Nikolay Mihayloviç Kamenskiy’nin tanımlayamadığı o motif, bir hilaldi! Jarramas firkateyninin gönderinde dalgalanan bu hilalli bandıra, İsveç’i yok olmaktan kurtarmıştı. Ülke tarihindeki bu en kritik çarpışma sayesinde İsveçliler, ülkelerinin kuzeyini ellerinde tutmayı başardılar. Bu bölge, barındırdığı zengin demir ve krom yataklarıyla, gelecekteki “İsveç mucizesinin” yaratılmasında en büyük paya sahip olacaktı.

Peki, bu bayraktaki hilalin sırrı neydi? Bu sırrı çözebilmek için tam yüzyıl geriye, İsveç kralı XII. Karl’ın, Rus çarı Deli Petro ile Poltava Meydan Savaşı’nı yaptığı 27 Haziran 1709 tarihine dönmek gerekiyor.

Büyük Kuzey Savaşı’nın (1700-1721) ilk sekiz yılında üç saldırgan düşmanının; Danimarka, Saksonya-Polonya ve Moskova’nın (Rusya) ittifak halindeki ordularını başarıyla yenilgiye uğratan İsveç kralı XII. Karl, Rusların başkentine yürümeye karar vermişti. Gün, Deli Petro’nun “Yenile yenile yenmeyi öğreneceğiz” dediği günlerdi... Rusların büyük çarı, aldığı yenilgilerden sonra yenmeyi, Doğu Ukrayna’da Poltava kasabası yakınlarındaki ovada öğrenecekti.

27 Haziran 1709’da, Poltava’da ordusu yok olan XII. Karl için tek açık yol, güneye doğru uzayıp giden topraklardı. Kılıç artığı 1.000 kadar askeriyle birlikte güney topraklarının hâkimi Osmanlı İmparatorluğu’na iltica eden İsveç kralı, Osmanlı-Rus sınırındaki Bender kentine sığınmak zorunda kalmıştı. Osmanlı’nın ağırlamak zorunda kaldığı bir konuğu vardı artık. Yenik İsveç kralı XII. Karl...


Başlangıçta, sadece beş gün kalacağını açıklayan XII. Karl’ın Osmanlı topraklarındaki konukluğu tam beş yıl sürdü! Öyle ki, “Devlet-i Âli” tarafından ağırlanan İsveç kralının masraflarının bütçenin hangi kaleminden karşılanacağı konusunda Osmanlı maliyesinde sorun çıkmış, sonunda bu harcamaların bütçedeki “demirbaş” kaleminden karşılanmasına karar verilince, kralın lakabı “Demirbaş Şarl” kalmıştı!

Türklerin bildiği adıyla “Demirbaş Şarl”, Bender, Dimetoka ve İstanbul’da kaldığı süre içinde boş durmadı. Sürekli şekilde, Marmara Denizi’ne demirleyen Türk ve Cezayirli korsan gemilerini inceleyip, Rusları yenmek için bu tür teknelere sahip olması gerektiğini düşündü. Bu düşüncesindeki haklılığının kanıtı da, 100 yıl sonra İsveçlilerin Rusları mağlup etmesinde başrolü oynayan, bandırasında hilal bulunan “Jarramas”ın ta kendisiydi.



İkinci bölümde: "Jarramas" yani Yaramaz'ın ilginç öyküsü. Jarramas'ın planını merak edenlere bir de sürprizimiz olacak :)...

6 yorum:

Arda Çetin dedi ki...

Kuzey Avrupa'dan söz edilince aklıma Norveçlilerin bir deyim geldi; "Atatürk gibi düşün."

Adsız dedi ki...

"... Bu bölge, barındırdığı zengin çelik yataklarıyla, gelecekteki “İsveç mucizesinin” yaratılmasında en büyük paya sahip olacaktı. ..."

Çelik bir alaşımdır, çelik yatağı gibi bir ifadeyi ilk kez duyuyorum...

Ali Işıngör dedi ki...

ayayay ayay!

Uyardığınız için teşekkürler.

Doğrusu elbet "demir ve krom yatakları". İsveç'in sahip olduğu çelik endüstrisi aklımı oraya götürmüş... :)

Ali Işıngör dedi ki...

Düzeltildi.

Adsız dedi ki...

Oğlum Ali, bir tarafının Acem mülküne, bir tarafının İtalyan keferesine uzandığını bilmesem "Yuf olsun" demeyecektim. Ama insaf. Pardus'un lansmanını yaparken ve diğer bazı ilginç konularda "Türk" vurgusunu yapmaktan kaçınmayan sen, blog'unun her bir tarafını ingilizce harflerle doldurmanın ne anlama geldiğini anlatırsan memnun olacağım. Blog'u ziyaret edenler "comment"lerini acaba İngilizce yazmaktan acizler miiii, yoksam laf olsun diye oturup"Eh biraz da ana dilimizde ahkam keselim, fazla bir zahmeti olmaz bize" düşüncesiyle mi hareket ediyorlar hiç mi hiç anlamış değilim. Yazık bile diyemiyorum.
Bu arada Focus arşivindeki yazıların, blog'unda epeyce güncellik kazanıyor. Kutluyorum. Baki kalan kubbede bir hoş seda demiş şair. Haydin öpüldün....

Ali Işıngör dedi ki...

Burkina Fasa Fiso içinde kullanılan "collapse comments", "leave yor comment", "You can use some HTML tags, such as", "other" gibi çok sayıda İngilizce ibare bana değil, Blogger servisine ait güzellemelerdir :) Bunlara müdahale etme şansım ne yazık ki yok.

Sözüm ona seçeneklerden Türkçe arayüz kullanmayı seçmiş durumdayım! :).

Ama dediğinizde haklısınız. Bu nedenle de bir aksilik olmazsa, yakında yüzde yüz yerli ve açık kaynak kodlu bir yazılım kullanmaya başlayacağım.

Dostlukla