Süleyman. Kökenini M.Ö. 8. ve 9. yüzyıl İbranice'sinden alan bu kelimenin kökeni "Şelomoh"dan geliyor. "Barış" anlamına gelen bu kelimenin izlerini Ortadoğu coğrafyasında kullanılan pek çok dilde görebilirsiniz.
İsraillilerin kullandığı "Şalom" yani barış sözcüğü, kanlı bıçaklı oldukları Arap komşularının dilinde "Selamün Aleyküm"lü terennümlere dönüşür. "Selamün Aleyküm" derken temenna çekmek makbuldür, sağ elinizin parmaklarının ucuyla önce göğüse ardından da dudaklara ve alna dokursunuz. Anlamı, "Kalbimde yeriniz var, isminiz ağzımda ve hep aklımdasınız"dır. Birazdan sizi şaşırtacak başka bir etimolojik açıklamaya giriş olsun diye yazalım. Temenna kelimesi "temenni" ve "amenna" kelimelerinin üleşmesiyle oluşmuştur. Anadolu'da yolcu uğurlayanların ağzından da aynı kelime dökülür: "Selametle!"
Süleyman'ın kökenini "Şelomoh"tan aldığını söylemiştik. Peki, ya Şelomoh kökenini nereden alıyor? Şimdi sıkı durun: Antik Mısır dilinde "Şe-el" (huzur) "Amon" (Antik Mısır'ın rüzgâr ve güneş tanrısı) kelimelerinin bileşiminden oluşmuştur bu isim!
Bir peygamberin adını bir Mısır tanrısından alması size inandırıcı gelmedi mi? O da bir şey mi? Dualardan sonra söylenen "Amen/Amin" kelimelerinin nereden geldiğini sanıyorsunuz? Aynı Mısır tanrısının adından! Peki, ya üçüncü halife "Osman"ın adının etimolojik kökeni?
Neyse, sanırım bugünlük bu kadarı yeter. Daha fazlasını anlatırdım ama...
Süleyman'ların en ünlüsü hiç kuşkusuz Hazreti Süleyman'dır. Eski Ahit'e göre İsrail'in büyük krallarından biri olan Hz. Süleyman, Hz. Davut'un oğludur ve doğaüstü güçlerle donatılmıştır. Ateşe, rüzgâra, kuşlara ve cinlere hükmetmektir onun mucizesi. Kuran'ı Kerim'de Hz. Süleyman'a verilen güçler şöyle anlatılır:
Süleyman, Davud'a mirasçı oldu ve dedi ki: "Ey insanlar, bize kuşların konuşma-dili öğretildi ve bize herşeyden (bol bir nimet) verildi. Gerçekten bu, apaçık bir üstünlüktür". Süleyman'a cinlerden, insanlardan ve kuşlardan orduları toplandı ve bunlar bölükler halinde dağıtıldı. (Neml 16-17)Efsaneler ve kutsal kitaplar, Hz. Süleyman'a bugüne dek kimseye bahşedilmeyen bir krallık verildiğinden bahseder. Nil Nehri'nden Fırat'a kadar olan topraklarda 40 yıl boyunca hüküm süren bu kral/peygamberin, temelleri şimdi Kudüs'te Mescid-ül Aksa'nın altında kalan Kudüs Tapınağı'nı inşa ettiği iddia edilir.
Hazreti Süleyman'dan daha büyük bir krallığa sahip olan bir Süleyman daha vardır elbet. Osmanlı padişahı Kanuni Sultan Süleyman 1566 yılında öldüğünde, ardında Viyana kapılarından Azerbaycan'a, Yemen'den Fas'a kadar uzanan devasa bir imparatorluk bırakmıştı. "Sultan Süleyman'a bile kalmadı dünya" sözü, onunla anlamlanmıştı.
İster asıl adı Amon olsun ister Şelomoh, "Süleyman" tüm dinlerde, tüm zamanlarda gücün, barışın ve ölümsüzlüğün semboldür.
İstanbul'un terkedilmiş bir mezar taşından seslenir bize ölümsüzlük:
"Bir zamanlar ben de Süleyman idim,Bir Süleyman daha var elbet. "Üs yok tesis var" diyen; darbelerde tankın üzerine çıkmaya cesaret edemeyen; Cavit Çağlar, Kamuran Çörtük, Yahya ve Murat Demirel'li aile fotoğrafı bize ilelebet gülümseyen, "Gayri Kanuni Süleyman" var ama... Neyse, o da başka bir yazının konusu olsun.
Ateşe rüzgâra hükümdar idim,
Sanma ki Hazreti Süleyman idim,
Galata'da Ateşci Süleyman idim!"
Resim: Süleyman'ın Hükmü / Nürnberg yazmaları (1470'ler)