Cumartesi, Nisan 09, 2005

İlk blog...

İlk blogumu neye dair yazacağımı bilemedim... Focus'un mayıs sayısında çıkacak yazım yeni bitmişti, ondan bir pasaj koydum :))) Hadi hayırlısı...

“En kötü asker bizim asker!”

“Bu dünyanın en kötü askerleri Avusturyalılardır. Onlar da zaferi tadabilsin diye tanrı İtalyanları yaratmış...”
(Napolyon Bonapart)

Hikâye bu ya; İkinci Dünya Savaşı sırasında İtalyan birlikleri saldırıya geçecektir. Siperdeki birliğin komutanı vatansever ve ateşli yüzbaşı, askerlerine uzun, duygusal, gaza getirici bir nutuk çeker: “Siz ki, Roma’yı Hannibal’in fillerine karşı canları pahasına koruyan Centauro’ların torunlarısınız... Onlar Kartacalıları durdurmak için ölümü hiçe saydılar... Onlar Sezar ile tüm dünyayı fethettiler... Onlar...”

Askerler görünüşe göre iyice ateşlenmiştir. Ağlayanlar, alkışlayanlar hurra çekenler... Yüzbaşı nutkunu bitirip tabancasını çeker, “Avantiiiii!” narasıyla siperden dışarı ok gibi fırlar. Ne makineli tüfek seslerini ne de dört bir yanına düşen bombaların uğultusunu duymaktadır, tek duyduğu kendi sesidir artık kahraman yüzbaşının... Ama bir şey eksik gibidir! Yüzbaşı, 100 metre sonra arkasına baktığında gördüğü manzarada, askerleri siperden kafalarını uzatmış kendisini alkışlamakta ve utangaç bir biçimde “Bravo capitano!” diye tezahürat yapmaktadırlar.


“Yanlış ülke”yi işgale kalkan ordu
O kadar mı kötüler? Düşündüğünüzden bile kötüler! Karşınızdaki, NATO tatbikatına katılmak için, NATO üyesi bile olmayan bir ülkeye “yanlışlıkla inen” askerlerden meydana gelmiş bir ordu...

Söz konusu olay, 2000 yılının Mayıs ayında NATO’nun planlı tatbikatlarından “Co-Operative Banners” sırasında yaşanmıştı. Tatbikata katılmak için uçağa binen İtalyan ordusunun en elit birliğinden 116 “Alpini” komando, Norveç’in Kristianstand şehri yerine, “yanlışlıkla” İsveç’in 450 kilometre mesafedeki Kristianstad kentine inmişti!


Ağır silahları ve yüzlerindeki kamuflaj boyalarıyla yanlış ülkeye inen İtalyan alpinilerin NATO üyesi bile olmayan İsveç’i “işgal girişimi”, İtalya’nın Oslo’daki askeri ataşesinin Kristianstad şehrinden özür dilemesi ile tatlıya bağlandı. Ne diyelim, “Ordun mu var, derdin var!”


“Savaşma seviş” ordusu!
Bugün dünyanın en modern silahlarına sahip olan İtalyan ordusunun en büyük derdi, askerlerinin disiplinsizliği ve zora gelmeyi sevmemesi. Birinci ve İkinci Dünya Savaşı’ndaki “vukuatları” ile tarihte haklı bir ün edinen İtalyanlar, her iki savaşta “taraf değiştiren ülke” unvanını elinde tutan tek ulus...

Birinci Dünya Savaşı’na yaklaşılırken Üçlü İttifak (İtalya, Almanya ve Avusturya-Macaristan) içinde yer alan İtalya’nın taraf değiştirmesi için, Londra’nın 50 milyon sterlin yardım ve 1.000 top sözü yeterli olmuştu!


Yıl 1915. Almanya ve Avusturya-Macaristan ordularının tüm güçleriyle Ruslara karşı savaştığı günler... Galiçya Cephesi’ni desteklemek için Osmanlı devletinden bile asker isteniyordu... 26 Mayıs 1915 günü ansızın Avusturya-Macaristan İmparatorluğu’na savaş ilan eden İtalya, 650 kilometrelik sınır boyunca saldırıya geçti. 25 tümen askerle saldıran İtalyanların karşısında sadece sınır korucuları ve 7 tümenden oluşan bir kuvvet bulunuyordu!


Kâğıt üzerinde; İtalyanların asker fazlası, İngilizlerden gelen toplarının üstünlüğü ve Avusturyalılara karşı düzenlenen 16 ayrı saldırı vardı. Cephede ise durum bambaşkaydı: Savaş sırasında 5.200.000 askeri silah altına alan İtalyan ordusu, 650 kilometrelik cephe boyunca Avusturya içine en fazla 30 kilometre girebilmişti!


İtalyan orduları başkomutanı Luigi Cadorna’nın 27 generalin hepsini görevden alması, sorunu çözmemişti... Peki, bu savaşın sonu ne mi oldu dersiniz? İtalyan askerlerinin “canları sıkıldı” ve siperlerini terk ettiler!


Milano ve Torino gibi sanayi kentlerinde etkin olan anarko-sendikalist ve pasifist hareketlerden etkilenen İtalyan askerleri, ansızın siperlerini terk etmeye, barış ve aşk şiirleri okumaya başladılar! 1915’in Ağustos ayında 400.000’i aşkın İtalyan askeri emirlere itaatsizlik edip siperini terk ederken, 290.000 asker saldırıya geçen Avusturyalılara “güle oynaya” teslim oldu! Kurşuna dizilmekten korkan çoğu İtalyan askeri için Avusturyalılara teslim olmak çok daha cazipti.


Caporetto’dan saldırıya geçen Avusturya-Macaristan ordusu, 18 gün içinde 200 kilometreden fazla mesafe kat ederek, Venedik kentinin kapılarına dayandı. Mizah gibi gelebilir ama Avusturyalıların ilerleyişi burada durdu. Avusturyalılar İtalya’nın tamamını işgale gerek bile görmemişlerdi!


Birinci Dünya Savaşı’nın bu en garip cephesinden geriye, İtalyan askerlerinin dağa taşa yazdığı “W La Pace!” (Yaşasın barış) ve 1915’de henüz 24 yaşında bir asteğmen olan Erwin Rommel’in aldığı, Almanya’nın en büyük madalyası olan “Pour la Merité” nişanı kaldı...


Rommel bu madalyayı neden mi aldı? Tek başına 1.700 İtalyan askerini Caporetto’da “esir aldığı” için!


(Devamı artık gelecek ay dergide...)

Hiç yorum yok: