Perşembe, Ekim 06, 2005

Dünyanın en tehlikeli eğlencesidir
Türk olmak...


Dünyanın, en tehlikeli eğlencesi Türk olmaktır. Burada hayatın bizzat kendisi bile hayata şaşar. Altmış milyonluk bir bungee-jumping’dir hayat. Bir beton zemine doğru milyonlarca insan süratle düşeriz. Tam çarpacağımız zaman, kim olduğunu kimsenin bilmediği bir güç, ucunda sallandığımız lastik halatı çekiverir ve biz yukarlara sıçrarız.

Padişahımızın ırzına geçer, başbakanımızı asar, genelkurmay başkanımızı hapseder, gençlerimizi idam sehpalarına gönderir sonra da en güzel aşk şiirlerini yazarız.

Hep aptallığımızdan yakınır sonra da dünyanın en akıllısı IMF’yi tam 17 kere dolandırırız. Paralarını bize nasıl kaptırdıklarını anlamazlar bile... Aptallıktan sıkıldığımızda zekâmızla övünür ve bin senedir her yaz mevsiminde damlarda yatar ve oradan düşerek ölürüz. Yağmur yağdığında ülkenin en büyük kentinin işlek bir caddesinde boğulan yeryüzündeki tek insan Türk'tür. Yeryüzünde kendine kanat yapıp uçan ilk insan da Tür'ktür ama...

Devleti kutsal ilan eder sonra da devleti soyarız. “Köylü efendimizdir” der köylüleri döveriz.

(...)

Yabancılardan sürekli kuşkulanıp ne kadar yabancı örgüt varsa hepsine girmeye çalışanlar Türklerdir. Girmeye çalıştıkları örgütlerin kurallarının aslında Türkiye'yi bölmek için hazırlandığına da sadece Türkler inanır. Yıllarca, Avrupa Birliği'ne girmemizi sağlayacak yasalardan hiçbirini çıkartamayıp, bir gecede başkalarının 10 yılda geçirebileceğinden daha fazla yasa geçiririz.

Ömründe hiç trapez yapmamış yetmiş milyon insanın trapez yapmasıdır hayat burada.

Bütün dünya, şaşkınlıkla bakarak düşmemizi beklerken biz düşmeyiz.

Biz Türk'üz.

Ya oynar ya ağlarız.

Dünyanın en tehlikeli eğlencesidir Türk olmak.

Ve, biz korkuyla eğleniriz...

Ahmet Altan

(...)

Evvelsi gün, İtalyan gazeteci arkadaşım Alberto Negri ve ben, bu güzel satırların yazarı Ahmet Altan'ın misafiriydik... Sorulan sorulara son derece zekice cevaplar veren bir adamla karşı karşıya olunca, yarım saatlik röportaj bir anda 3,5 saate çıktı. Sözümona Avrupa Birliği'ni konuşmak için gittik ama konu ister istemez, etimolojiye, Avrupa Edebiyatı'na, Bizans'a, bazı dillerde bazı kelimelerinin karşılığının neden olmadığına kadar bir sürü yere uzandı...

Son dönemde en keyif duyduğum röportajlardan biriydi bu. Bu arada, röportaj bittikten sonra son yılların en büyük hıyarlığını nasıl yaptığımı da, "kanıtları" ile önümüzdeki günlerde sizlere anlatacağım. 14. kattan aşağı atlamamı Ahmet Altan önledi, hatırladıkça hâlâ utanıyorum...

Çok güleceksiniz :)... Kedi öyküsünden sonra karizma zaten dibe vurmuş, bir de siz vurun!

Hiç yorum yok: