Cumartesi, Mayıs 28, 2005

Gökten bir uçak düştü...


Geçtiğimiz çarşamba günü İstanbul Üniversitesi Mühendislik Fakültesi'nin davetlisi olarak "Teknoloji geliştirme yöntemleri ve bilim dergiciliği" konulu bir panele konuşmacı olarak gittik... Aslında davetli olmamızın en önemli sebebi, Cevat Sunol'un birkaç ay önce dergide yayınlanan "Garajınızdaki uçak sanayii" başlıklı yazısıydı. Focus'un artık demirbaşlarından olan Cevat, Türkiye'de kompozit malzemeden uçak üreten ilk ve -eğer yanılmıyorsam- tek uçak mühendisi... Onun Kayseri'de yaptığı ve tüm "tip belgeleri" (uluslararası havacılık otoritesi tarafından verilen yeterlilik belgesi) tamamlanmış halde bugün göklerde süzülmekte olan uçağının hikayesi, tam "Aziz Nesin"lik bir öyküdür...

Cevat, mühendislik fakültesindeki çocuklara mühendis olmanın ne demek olduğunu, Osmanlıca'da mühendis anlamına gelen "hiyelkâr" kelimesi ile aynı kökten gelen "hayalkâr"dan bahsederek anlatmaya başladı: "Mühendis sadece soru çözen adam değildir, yeni sorular sormayı hayal edecek kadar da deli olmalıdır."

Cevat tam bir delidir. Üniversitede okurken, yapmayı kafasına koyduğu bir kit uçak fikrini hocalarına açtığında aldığı cevap, "Uçmayın çocuklar!" olmuş! O günden itibaren de aklı fikri "uçmak" olan bu uçak mühendisi arkadaşımızın önüne çıkarılmadık engel, başına gelmedik olay kalmamış... Cevat, Türkiye'de uçak ürettiklerini söyleyen "montaj atölyelerini", bize hep Sovyetler döneminden şu fıkra ile anlatır:

Turistin biri Moskova'da büyük bir mağazaya girer. Girişte karşısına üzerlerinde iskarpinler, botlar, çizmeler vs. yazan kapılarla karşılaşır. Botlar kapısından girer; bu kez deriler süetler vs. yazan kapılarla karşılaşır. Bunları konçlular, konçsuzlar kapıları izler. Böyle bir dizi kapıdan geçtikten sonra kendisini bir anda sokakta bulur. Hışımla geri dönüp yetkiliye çıkışır:
- "Kardeşim burada ayakkabı filan yok ki!" Görevli sükûnet içinde cevap verir:
- "Tamam ayakkabı yok, ama sistem nasıl?"

Cevat, o görkemli, koca koca tesislere büyük umutlarla yaptığı tüm gezilerden sonra kafasından hep şu cümle geçmiş: "İyi de burada tasarım masarım yok ki!"

Tasarım yoktur ama tesisler gerçekten güzeldir... Onun sorduğu sorulara verilen cevaplar, özetle; mühendislik yatırımlarında maliyetlerin yüksekliği, geri dönüşlerin yavaşlığı, önce yabancı ortaklarla girişilecek işbirliğiyle imalat ve montajla işe başlamanın doğruluğu, tasarım ve Ar-Ge çalışmalarına bundan sonra geçilmesinin daha doğru olacağı yönündedir...

Her neyse, kısacası İ.Ü. Mühendislik Fakültesi Maden Mühendisliği bölümünde bizim açımızdan çok eğlenceli bir gün geçirdik. Günün sonunda yukardaki fotoğraf çekildi öğrencilerle. Biz ikinci sıradayız. Ak sakallı abimiz Feyzi Öktem'den itibaren sola doğru gitmek gerekirse, ben, Cevat Sunol ve bu güzel organizasyonun gerçekleşmesini sağlayan Şule Kapkın Hoca...

4 yorum:

Adsız dedi ki...

NOKTANIN ÜSTÜNDE BİR ARAŞTIRMA ALANI:MÜHENDİSLİK SOSYOLOJİSİ

Çok ilginç bir haber olarak,Cevat Sunol'u çok küçük yaşlarından itibaren tanıyorum...Burada uzun uzun Ali bey'in yazdıklarının altını çizecek değilim...Yaptığım röportaj Feyzi ağbi tarafından yeniden edit edilip yayınlanınca zaten tanışam olanağım olmuştu...yazınızdan ve 28 mayıs toplantısı şunu gösteriyor Cevat Sunol bir zamanlar bizim ODTÜ felsefe bölüm başkanımız Ahmet inam hocanın yapmak istediği 'Mühendislik ve Felsefe' ikilisini Türkiye' özelinde bir Mühendislik Sosyolojisi araştırma alanını kurmaya başladığını gösteriyor..Bu alanı kendi SABRI üzerinden ortaya çıkarmaya başladı..demekki bir Sosyoloji alt araştırma alanı kuruyor bu HİYEL ile HAYALİN noktasının derinliğini fark eden 'parlak adam'...Bu ülkenin keşke bu kadar YAVŞAK akademisyene değilde bu tür NOKTALI ADAMI olabilseydi...O da olur ...Ahmet Hilmi BALCI

Adsız dedi ki...

sayın Ahmet Hilmi Balcı bir yazınızı okumuştum, ilgilenmiştim. sizinle mailleşmek isterim. saygılarımla. Yasemin Şahin

Adsız dedi ki...

ıstemez.sagol. kalsın.

Adsız dedi ki...

yazısmak ıstemıyorum yasemın. senın kım oldugun bellı. kadınlara guvenılmez.