Salı, Ağustos 23, 2005
Burkina Fasa Fiso'nun gelecek planları
Burkina Fasa Fiso'ya sadece geçen hafta 2.982 kişi (unique visitor) bağlanmış. Üstüne üstlük geçen hafta, dergiyi bağlamakla uğraştığım için, sadece trombosit ve Focus'ta yayınlanan eski bir yazımla geçiştirdiğim, pek fikir üretmediğim bir dönemdi. Bu haftanın ilk iki günlük rakamları, bu hızla gidersek, haftayı 3.000'in çok üzerinde kapatacağımızı gösteriyor...
Rakamlar her ne kadar güzel olsa da, beni uzun bir süredir rahatsız eden bir "olgu" var. İzin verin, paylaşayım... Site istatistiklerine baktığımda, o haftaki ziyaretçilerin büyük bir çoğunluğunun, yaklaşık yüzde 90'ının, açılış sayfasındaki son yedi yazıyı okuyup, arşivde yatan diğer yazılara yönelmediğini görüyorum.
Garip bir duygu bu. Kendinizi bir an sadece son yazdığı şiir yüzünden sevilen talihsiz bir şair gibi hissediyorsunuz. Hele hele o an açılış sayfasında duran yazılar, sizin için çok da özel olmayan metinlerse...
Halbuki bu sitede seveceğinizi düşündüğüm "birkaç yazı" daha vardı... Size anlatmak istediğim daha çok şey vardı, ben böyle olsun istememiştim! "Yazmak, yaşanmayan hayattan intikam almak"sa eğer, okurun bunu kimsenin elinden almaya hakkının olmadığını düşünüyorum.
Belki de sorun "daha ciddi"... Sanırım, blog işinin Türkiye'deki algılanışında bir hata var. Son zamanlarda, Türkiye'de "blog"un "bugün ayşelere gidip king oynadık sonra da akmerkezde kızkıza gezdik" ya da "bakın burada ne komik fotoğraflar var"a indirgenmeye başlandığını düşünüyorum. Hani bu bir paylaşım platformu olacaktı? Fena halde birer "tüketim" ve "öylesine bakıp, sonrasında da unutma" araçlarına dönmeye başladığımızı hissediyorum...
Bunu nasıl aşarım diye düşündükçe aklıma iki çözüm geldi. Birincisi, sitede bugünden itibaren görmeye başlayacağınız "tag" sistemine geçmek. Böylelikle, belirli bir konuda yazılmış bir metni beğenenlerin, aynı konudaki diğer girdilere erişimini kolaylaştırmayı umuyorum. Şimdilik ağustos ayı girdilerini sınıflandırmakla başladığım bu sistem sayesinde, bir haftaya kalmadan sitedeki tüm "yeni-eski" yazılar birbirleriyle bağlantılı hale gelecek. İkinci vadede, bu taglerin kullanımını kolaylaştıracak bir takım "açılır-kapanır" menüleri oluşturmak hedefim.
İkinci ve daha radikal olan yöntemse, blog sitesini sadece tarih sıralaması içinde değil, eski yazıların beş altı ana başlık içinde sınıflandıran yeni bir yapıya geçmek. Bunun için sanırım yeni bir site tasarlatmak gerekiyor. Focus'un yeni sitesini tasarlarken webmaster'ımız Mert Maviş'in Ajax ile yaptığı numaraları çok sevdim. Sanırım Burkina Fasa Fiso 2.0, çölde bedava yağ bulmuş Berberi'nin kıçına sürmesi gibi Ajax'ın "bol bol" kullanıldığı, "görmemişin önde gideni" bir site olacak :)))...
Not 1: Bir arkadaşım demin bana telefon edip, "Ali farkında olmadan, memlekette bazı işlerin düşünülmeye başlamasını sağlıyorsun" dedi... Bilmiyorum, denize doğru geri fırlattığım deniz yıldızlarına değiyor mu iş?
Not 2: Blogger "spam comment"lardan bıkanların hayatını kurtaran bir hizmet başlatmış: "Word Verification". Taktırdım, rahat ettim!
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
8 yorum:
http://sibelergun.blogspot.com/2005/08/sonsuz-zamann-peinde-dank-dnceler.html
Benzer bir kaygı sanırım bir çok bloggerda var. Bu kaygılı bloggerlardan biri de benim.
Arasıra statcounter'dan blog ziyaretçilerimin nereden geldiklerine ve nereye gittiklerine bakıyorum da..
Koca bir blog girdisinde en alakasız iki kelimeden dolayı sürüyle hit..
Mesela geçen seneki bir fuarda Microsoft'un reklamlarını taşıyan bayanlar için "MSN kızları" demişim. Google'dan sayısız bu aramadan dolayı ziyaretçi...
Ve evet, sonra "size anlatmak istediğim daha çok şey vardı, ben böyle olsun istememiştim!" durumu ortaya çıkıyor.
Tag, bu tip sorunlar için iyi bir çözüm olabilir mi?
Deneyelim görelim :)
Çözüm olup olmayacağını açıkçası ben de merak ediyorum. Sitedeki "tag" sayısını tüm yazılara yaydığımda ortaya çıkacak "tag bulutu"nun ne kadar anlamlı bir iş olduğunu anlayacağız.
Sonuçları bir haftaya kalmaz sizlerle paylaşacağım.
Merhabalar,
Bu çabalar sonucunda çok ciddi bir değişim olması beni şaşırtırdı açıkçası. Teknolojinin sundukları ile insanların yüzeyselliklerinden silkinebileceklerine dair inancımı ne yazık ki yitirdim, fakat -arada bir sendelesem de- bunun için savaşmaya devam etmiyor değilim ;) Yapılan her şeyin ardından sadece okuyanlar sadece okumaya, gerekeni anlayanlar gerekeni anlamaya, iyi yazanlar iyi yazmaya, ve diğerleri de her ne yapıyorlardıysa onu yapmaya devam ediyorlar. Yine de, yüzdeye vurduğunuzda ne kadar az olurlarsa olsunlar anlayanlar için ortaya anlaşılması daha güzel şeyler çıkarmak hiç bir zaman heyecan verici özelliğini yitirmeyecek.
Bazen toplumların dejenerasyonu üzerine yapılan çok büyük bütçeli bir araştırmanın simülasyonu gibi görünüyor tüm yaşananlar. Bazen bu düşüncelerimi fazla elitist buluyor, yakalananlarla dalga geçtiğim tuzaklara düştüğümü hissedip kendime kızıyorum, ardından güzel bir şeylerin de olabileceğine dair inancımın zayıflamasına müsade ettiğim için kızıyorum kendime, Marcos gibi savaşan insanlar geliyor aklıma. Siz de bir nevi savaş veriyorsunuz, güzel bir şey..
Oğuz Atay'ın neden Oğuz Atay olduğunu daha iyi anlıyor insan :)
Umarım "tag bulutu" işe yarar.. Çok uzattım yine (daha kısa cümleler kurmayı öğrenmeliyim).
Selamlar.
Burkina Fasa Fiso Halk Cemahiriyesi'nin tag bulutunu bu sayfadan takip edebilirsiniz.
Sadece son yazdığı şiiri okunan şair, onu düzenli takip eden bir hayran kitlesine sahip olma ihtimalini atlamamalıdır. Zira bu hayran kitlesinde ki sahış son yazıları okuyanların konulduğu sınıfa kendini ait hissetmeyebilir. Üzmeyin bizi, lütfen.
Belki Ali Abi üzülüyor, baktıklarımıza bakmamamıza ama bazı şeyler vardır tekrar bakmanız için içinizden geçmesi yeterli olur, zira beyninizin bir tarafında bir parça sodyum ve potasyum birleşimi olarak durmaktadır o sayfa. O okunan tıpkı nerde okunduğu hatırlanmasada yazının içeriğinin hatırlandığı gibi, ne diyorduk bakmak lazım tabii arada bir en azından yazarı hüzünlendirmemek için
Güzelde, doğruda, iyide ısrar ve inat gerek diyor ve weblogların en hası için şükranlarımı sunuyorum!
Yorum Gönder