Çarşamba, Temmuz 13, 2005

Karabük'te kol gibi demirler düzeliyor,
bu arkadaşlar da düzelecek elbet...


Derginin en yoğun haftasına girdik bugün... Kimsenin başını kaşıyacak vakti yok, herkes sessizce işin bir tarafından tutmuş çalışıyor. Birkaç güne kalmaz, havadaki stres "elle tutulacak" kıvama gelir...

Bu arada, Umida'nın ayrılmasından sonra ekibe yeni isimler katıldı. Eski PCWorld ve ComputerWorld ekibinden Osman Köroğlu bunlardan biri. Dergicilikte 8. yılını dolduran Osman'ın özellikle Linux ve gömülü sistemler tarafındaki birikimiyle, Focus'a çok şey katacağını düşünüyorum.

Dergiye yeni katılan arkadaşların bir diğer özelliğiyse, hepsinin sıkı birer blogger olması. Örneğin Gülüm Dağlı, blog alemindeki ismiyle söylemek gerekirse, mtlda... Gülüm'ün ekibe katılması, bize ilginç bir CV göndermesi ile gerçekleşti. Henüz 18 yaşındaki bu şirin kızı buraya "bir kahve içmeye" çağırdık, kahveler bittiğinde birbirimizi bir aylığına deneme kararı almıştık. Gülüm'ü ilk 15 günlük zaman diliminde, istemeden de olsa, biraz korkuttuğumuzu düşünüyorum. Özellikle de elindeki işi bitirip de bir kenara çekildiği zamanlar, bana öyle geliyor ki, kara kara "başarıp başaramayacağını" düşünüyor! Galiba o bizi sevdi, pek farkettirmesek de aslında biz de onu sevdik...

İletişim fakültesindeki stajı için iki aylığına aramıza katılan Ceren Balel ise, Sünger Bob'u sevmemek ve vejeteryan olmak gibi, Focus ekibi için "kabul edilemez" iki önemli falsoya sahip. Dergimizin Bodrum'da yaşayan "Türkçe Editörü" Maide Selen'in yeğeni olan Ceren'i, halasının da izniyle, derginin yayın yönetmeni Özgür Atanur ile birlikte "işkembe yemeye" (tercihan şirden) götüreceğiz. Yok, "Et yemem" diye tutturursa, onun bu iradi kararına saygı duyup, Mercan'a kokoreçe gideceğiz hep beraber. "Teknik olarak" içinde et olmadığı için kokoreçin vejeteryanlığına halel getirmeyeceğini düşünüyoruz...

Bu arada bir de yeni webmaster'ımız var: Mert Maviş. Genç arkadaşlar arasında dergiye en hızlı uyum gösteren kişinin o olduğunu düşünüyorum. Bu haber, bir de müjdeyi içeriyor: Focus'un mevcut haliyle son derece arkaik olan sitesi, iki ay sonra yepyeni bir yüzle karşınıza çıkacak!

Sözün kısası, dergiye üçü çok genç, dört yeni arkadaş katıldı; pek bir kalabalıklaştık... Bu genç arkadaşların acemiliklerini ve biz yaşlılardan nasıl çekindiklerini gördükçe, bıyık altından kıs kıs güldüğümü de sizlerden saklamayacağım. Eh, ne diyelim o halde: "Karabük'te kol gibi demirler düzeliyor, bu arkadaşlar da düzelecek elbet!"

Bu arada, tüm ikazlarıma rağmen bana "Ali Bey" demeleri sinirlerimi bozmuyor değil. Tamam, bazılarınızdan 14 yaş büyük olabilirim ama bunu hatırlatmanın yeri mi? Tehlikeli sularda yüzüyorsunuz...

3 yorum:

Berkin Bozdoğan dedi ki...

Merhaba Ali Bey,

Benim kısa süren yayıncılık işimde örse yatırılıp evire çevire düzeltilmem bir-iki ay almıştı. Şimdi ekibinize yeni katılan bu genç arkadaşları korkutmak istemem; fakat dergi bitimenin sancısını defalarca yaşayan biri olarak kolay gelsin mi desem geçmiş olsun mu desem bilemiyorum. Dergide etkin olarak çalıştığım zamanlarda ayın başlarında "oh be ne kebap iş" dedirtirken ay sonunda "üç gündür eve gitmedim. Ah bir duş olsa bir de üstümü değiştirebilsem, neyse havluyu buldum" gibi şeyler dedirtiyordu. Ben de gençtim o zamanlar, ama bu iş ömrümden ömür yedi... dersem az önceki üç noktada okumayı bırakan arkadaşlar "yanlış bir tercih yaptık sanırım" deyip köprüden önceki son çıkışı kaçırıp kaçırmadıklarına bakabilirler belki.

Şaka bir yana, yeni mesai arkadaşlarınız umarım dergiye şahane katkılar yaparlar. Dilerim bunları okuyup korkmazlar. Zira hem bir ölçüt olarak ben biraz tembelimdir, hem de abarttığım metrelerce öteden belli olsa gerek.

Güzel günler, inanılmaz yarınlar dilerim.

Adsız dedi ki...

Gülüm'ü eşek gibi çalıştırabilirsiniz Ali Işıngör, hiç gocunmaz ve yorulmaz. Ölçülü ukalalığı ve sonsuz narsistliğiyle baş edebilirseniz tabii :) Ama itiraf etmeliyim ki Focus Gülüm için ne kadar büyük bir fırsatsa, Gülüm de Focus için iyi bir balık.

Ben de, "inanılmaz" yarınlar diliyorum =P

cekirge dedi ki...

neyse ki dergi konusunda size sokulmamışım.. ne et severim ne de sünger bobu.. :)

şaka bir yana üzüntüm gittikçe artıyor. sırt sırta oturduk ama bir merhaba bile diyemedim size...

merhaba!